Sevmenin de sanatı mı olurmuş diye düşünüyorsanız, nefretin nasıl sanatı ve kötülüğün de özel bir çaba gerektirdiği göze alınırsa asıl sevmenin sanatı olduğunu daha iyi farkına varacağız. Bir çok kuramcı sadırganlığın doğuştan içimizde olduğunu, bizi hayatta tutanın aşağılık kompleksi olduğunu söylediler. Peki sevmenin ve özellikle de kendimizi sevmenin ne kadar önemli olduğunu söyleyen yok mu?
Erich Fromm, o da bir psikanaliz olarak işe başlayanlardan. Ama onlardan ayrıldığı ilk nokta içimizde en büyük libidonun yani yaşam enerjisinin sevgi olduğunu söyleyerek önce kendimizi sevmek ile işe başlamamız gerektiğini söyleyenlerden. Sevme sanatı kitabında sevginin çeşitli nesnelere yönelmesinin oldukça normal görülmesine hatta bunun bir erdem olarak görülmesine karşın, insanın kendi sevgisinin nesnesi yine kendisi olduğunda bunun bencillikle eş tutulmasını eleştirir. Bu görüşün Batı düşüncesinin çok gerilerine kadar uzandığını savunurken kendini sevmenin narsisizmle olan ilişkisine yönelik eleştirir. Sevginin bir etki olmadığını söylerken, kökleri insanın sevebilme yetisine dayandığını belirtir. İşte sevginin bu cömert tanımlaması ilk başta kişinin kendi kendini sevmesine dayanır. Ve bizim de en zorlandığımız nokta burasıdır. Çünkü ilk doğduğumuzda annemizin bize bakışı ve davranışları ile içselleştirdiğimiz nesne ve içimizdeki ses haline gelen sözlerin olumsuz oluyor olması bizim de kendi kendimizi sevmemize engel olmaktadır. Bunun yanında değersizlik hisleri ile büyümemiz ve bencilliğin sürekli olarak kötü olduğunun vurgulanması optimal düzeyde dahi kendimizi sevmemize engel oluyor.
Önce Kendini Sev
Evet tamamı bencillik olabilecek kadar kendini sevmek yani narsizm dediğimiz süreç sevginin tam zıddıdır. Zaten tüm hastalıkların temelinde de narsizmin yattığı düşünülür. Dolayısıyla bencil olan kişi sanılanın aksine kendini sevmez iken sevemediği kendiliğini korumaya çalışır. Bunu da Fromm şu sözleri ile anlatır. Bencil kişi kendini çok fazla değil çok az sever, hatta kendinden nefret eder. Üretici olmamasının bir belirtisi olan bu, kendinden hoşlanmama ve kendine ilgi göstermeme, onu boş ve huzursuz kılar. Böyle bir kişi mutsuzdur ve kendisine bilinç dışı engeller koyarak, ulaşamadığı doygunlukları öfkeyle, yaşamdan kopartıp almaya çabalar. Görünüşte kendisiyle fazla ilgilenmektedir, fakat aslında bu gerçek kimliğine ilgi göstermedeki beceriksizliğinin üstünü örtmek ve gidermek için yapılan başarısız deneylerdir.” Bunun yanında sevginin bir etkinlik olduğunu ve edilgen olmadığını söyler. Yani sevginin içinde olunur, biri tarafından sevilen bir nesne olunmaz. Ve sevilme bir eylem ise kendinden bir şeyler vermenin olduğu sadece almanın olmadığı bir eylem olduğunu söyler.
O zaman sevme sanatını tekrar anlarken şu cümleleri tekrar etmemizde de bir fayda var. Meister Eckhart : “Eğer kendinizi severseniz, başkalarını da kendiniz kadar seversiniz. Bir başkasını, kendinizi sevdiğinizden daha az seviyorsanız, kendinizi sevmekte gerçek bir başarı sağlayamazsınız. Fakat kendiniz de dahil herkesi bir severseniz, onları tek bir kişi gibi severseniz, bu kişi hem tanrı, hem insandır. Böylece, kendini ve diğerlerini aynı şekilde seven kişi yüce ve dürüst bir kişidir.”