Çocuğun yemek yemesi ayrı, yetişkinin yemek yemesi ayrı bir sorun biz insanlar için değil mi? Yetişkin neden çok yer diyerek bunu cerrahi işlemlere sokacak kadar büyütür, çocukta neden yemek yemez diyerek bunu kimyasal ilaçlar ile destekleyecek dereceye getiririz. Ah biz yine her derin şifasının içimizde olduğunu unutur, önce haplara sığınırız…

Yemek problemleri her yaşa göre farklılık göstermek ile birlikte altta yatan sebeplerin bir çoğu yine psikolojiye dayanmaktadır. Çocuklarda yemek yememe problemleri günümüzde yaygın olarak gözüken bir problem iken bir çoğunun çözümü annesinde gizlidir. Yer ya da yemez çocuğun üzerinde kurulan baskı yemenin yaşam için gerekliliğinden ziyade tepkisel bir soruna dönüştürür. Çocuk artık hem usandığı bir soru ve emir olan ‘yemek ye’ sözünden hem de annesine özerkliğini gösterebileceği bir alan olan yemek yeme eylemini kullanır. Zaten baskılar sonucunda bu bir işlev değil zaruriyet halini almış ve hayatı oyun, keyiften ibaret olan çocuğun keyifsiz dakikaları olmuştur. Bununla birlikte yine çocuklarda yemeği yemenin karşılığında bağımlılık yapıcı gıdaların ödül olarak kullanılması sonucu yanlış mekanizmalar devreye girerek şeker bağımlılığına ve sağlıksız bireylere dönüşecektir. Tamamen uzak tutmak günümüzde mümkün olmadığı gibi serbest bırakmanın da sonuçlarını çocuklarımıza anlatarak yaşatmak mümkün. Yine bir önceki konunun devamı gibi iradesini kırmadan yemek yedirmek için çocuğun kendi fiziki yapısında olan midesine güvenin.

Çocuklukta yaşadığımız ödüller – cezalar, baskılar, sevgisizlikler, ayrılıklar gün olur yetişkinlikte karşımıza yemek yeme problemi olarak bir kez daha çıkar. Hatta bazen öyle bir çıkar ki tüm yaşamımızı alt üst ederek psikiyatrik rahatsızlıklara dönüşür. Anoreksiya diye tanı konulan zayıflık hastalığında bir deri bir kemik inşalar kendileri olduklarından kat be kat daha kilolu zannederler. Bir de Bulimiya adı altında yiyip yiyip kendilerini kusturma yöntemine gidenler var ki her ikiside fiziksel sağlıklarını zamanla geri dönüşümsüz ölçüde zedelerler. Hayat bu ya bunlarda durum bu kadar vahim görülürken tıkınırcasına yemek yeme bozukluğu daha basit algılanıp sadece sonuca takılmak ve son noktada diyet, işe yaramazsa vücudun doğalında bulunup kötü hastalıklarda bile alınaması için uğraşılan organın yüzde 80 inini almak çözüm olarak görülüyor. Çok yazık… Hepsinin çaresinin altta yatan sorunları çözmek olduğunu bilmeyene… Bu kadar işlemler ile var olan sağlığını da bozarak kalan yaşamı yaşamaya bir adım daha atıyorlar. Bazen belki yarar zarar ilkesine göre daha yararlı gözüküyor olabilir ancak obezite cerrahisi ekiplerinde bulanan ve psikolojik değerlendirmeyi yapan arkadaşların da tek yönlü değerlendirerek önce bir yardım almayı sunmaları gerektiğini düşünüyorum. Ki bir çok bu ameliyatları geçiren birey sonunda mutsuzluğunu şu sözler ifade eder ‘iyi hoş da ben yemek yemek istiyorum ve yiyemiyorum’ Kısacası o dürtü yine içinde ve şu an baskılanıyor. Baskılanan dürtünün ortaya çıkışı sadece daha farklı olacaktır yemek yemek değil belki öfke patlaması…

Velhasıl sağlığımız için yemek yemeyi önerdiğimiz bir süreçte kendimizi sağlıksızlığa hapsederek kısır döngüye soktuk gibi gözüküyor. Ve ne yazık ki bugün ki çocukları da ilerleyen zamanın sağlıksız bireyleri olarak yetiştiriyoruz. Besin herşeyin ana maddesi gibi gözükse de önce zihninizi beslemek ilk çözümünüzdür.