Bir zamanlar Prenses Prensus adında çok güzel bir oyuncak bebek varmış. Prenses Prensus, pek çok koleksiyoncunun sahip olmak isteyeceği çok özel bir bebekmiş. Prenses Prensus’a göre şu anki sahipleri o sanki pek de istemiyor gibiymiş. Sonuç olarak zavallı Prenses Prensus kendini özel değil sadece sıradan bir bebek gibi hissediyordu. Sahipleri için bile….

Bir gün Prensus, kendini bir açık arttırmada buldu. Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Belki televizyonda izlemişssinizdir. Aynı şeye sahip olmak isteyen insanların bir araya gelerek istedikleri şeyi almak için teklif vermeleri ve en yüksek teklifi verenin de istediği şeye sahip olması anlamına geliyor.

Prensus, gerçekten bu duruma nasıl geldiğini anlamamıştı ve çoğu zaman bu duruma yaptığı bir şeylerin mi neden olduğunu düşünüp durdu. Bir şekilde açık arttırma doğru gelmiyordu ama Prensus olan biteni engellemek için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu da kendini iyi hissettirmiyordu.

Bu duygular altında kendini iyice kötü hisseden Prensus odanın bir köşesinde kendisine teklif verilmesini bekliyordu. Prensus için odada teklif veren bir adam vardı. Bu adam Prensus’u gerçekten sevecek ve onunla aynı evde olmayı isteyecek hoş ve iyi kalpli biri gibi görünüyordu. Odanın diğer köşesinde de Prensus için teklif veren bir kadın vardı. Bu kadın da Prensus’u kendi evinde görmek için kararlı, hoş ve iyi kalpli biriydi. Her biri teklif yaptığında Prensus onların ‘Gel ve benimle birlikte yaşa. Sana bakarım, seni evimde görmek istiyorum.’ Dediklerini duyar gibiydi. Eğer bir oyuncak bebek üzgün görünebilseydi Prensus gerçekten de o anda çok üzgün görünürdü çünkü kendini üzgün hissediyordu. Arada kalmak hiç hoşuna gitmemişti, hangi evde yaşayacağını bilmiyordu, fazla seçeneğini olmadığını ve zorunda kalsa bile böyle bir seçim yapmak istemediğini biliyordu.

 

Adam köşesinden ne zaman bir teklif yapsa kadın da yapıyordu. Prensus da bunun üzerine başka yollar düşünmeye başladı. Birlikte olsalar hoş olmaz mıydı diye düşünürken buldu kendini. Bir araya gelirlerse her ikisiyle birlikte yaşarım. Eğer bir araya gelmezler ise bazı zamanlar birinde bazı zamanlar diğerinde kalırım. Belki de her ikisini de mutlu etmenin bir yolu vardır.

Adam, tekliflerini daha yüksek sesle vermeye başladı. Kadın ise daha umutsuz görünüyordu. Prensus o anda kendini sergilemek için koydukları raftan düşmeyi diledi. Belki bir yeri kırılırsa ya da zarar görürse kendisi için kavga etmeyi bırakırlardı. Ama Prensus sonra bu durumun ne kendisini ne de karşısındakileri mutlu etmeyeceğini fark etti.

Neden adam bu kadar sesini yükseltiyor ve kadın da umutsuz görünüyor diye merak etti Prensus. Nedeni her ikisinin de kendisini çok sevmesi ve Prensus’u alırlarsa onunla mutlu olacaklarını düşünmeleri miydi? Prensus her ikisinin de kendisini sevdiğini ve istediğini düşününce rahatladı. Kimi kazandığı ya da kiminle yaşayacağı önemli değildi çünkü değişmeyen tek bir şey vardı. Kadın ve adam Prensus’u sevdikleri, değer verdikleri için özel ve farklı olduğunu düşünüyordu.

O gün, o açık arttırma salonunda, öncesinde ve sonrasında ne olduysa oldu. Oyuncak bebek Prensus’un tek bildiği ne kadar özel ve değerli olduğuydu. Bazı zamanlarda bunu unutsa da arada bu durumu kendi kendine hatırlatmayı da ihmal etmiyordu. Anlaşamayabilirler ama beni çok seviyorlar.  Prenses Prensus onlar ile birlikte kendisi olabildiği için ve onu her durumda koşulsuz sevdikleri için mutlu ve gururluydu.