Empati… Hayatımızda karşımızdaki insanı anlamanın, hissetmenin ve ona yardımcı olabilmenin en insanı tarafı. Duygusal ve sosyal zekanın en önemli kısmı. Bir Kızılderili sözüne göre karşındakinin ayakkabılarını giyerek dolaşmak ancak onu anlamaya bir nebze yaklaştırabilir insanı. Peki gerçekten sadece anlamak mı empati yoksa bizde uyandırdıkları da var mı?
Empatinin üç önemli aşaması var. Gözlemlediğiniz kişi gibi duruma bakabilmek, sonra onun gibi hissederek düşünebilmek ve son olarak da bunu kendinizden arınarak ifade edebilmek. Belki de en zor kısmı kendinizden arınarak karşı tarafı dinlemek ve aktarabilmekten geçiyor. Ve çevrenizde kurduğunuz ilişkilere baktığınızda sizin için en değerli insanların ortak bir paylaşımda bulunduğunuz kişiler olduğunu görürsünüz. Ya aynı şeyleri yaşamışsınızdır ya da aynı hisleri paylaşmışssınızdır. İşte empati sizin yaşamınızdaki ilişkileri oluşturmanızı sağlayan en önemli faktör olduğu gibi her iki taraf içinde şifa vericidir.
Empatide Ölçü
Hayatta en önemli hissetmek istediğimiz duygu olan anlaşılmayı en doğru şekilde empati yapan insanlar verir bize. Frida Kahlo’nun onu defalarca aldatan sevgilisinden ayrılırken yazdığı mektupta anlattığı gibi ‘’beni anlamadığını hissettiğim anda bu kararı aldım’’. Sevmek, saymak ya da iyi hissetmek hepsi doğru empati yapan insanların içinde zaten barındırdığı bir duygudur. Hem karşı tarafa hissettirir hem de karşı tarafın ihtiyacı olan tüm duyguları yansıtır. Ancak ilk tanımımda bahsettiğim gibi empati doğru yapıldığında faydalıdır. Çünkü empatinin yokluğu kadar fazlalığı da her iki tarafa da zarar verir. Hem empati kurduğu insanın duygularını fazla hissetmek yorar kişiyi hem de karşı tarafa karşı duygularını doğru değerlendiremediği için yanlış yansıtma yapabilir. O nedenle modern toplumlarda azalan empatinin duygu yoğunluğu yaşayan toplumlarda da fazla olması durumunu dengelemek gereklidir. Az empati kuralları benimseyen kişileri getirirken, yüksek empatide fazla duygusallığı getirerek karşısındaki kişilerin acısından fazlasıyla etkilenen kişileri getirir. Her iki durum da empatinin şifa verici tarafından ziyade faydasız kalmasını hatta zarar verici yanını ortaya çıkarır. Yüksek düzeyde empati sahibi kişiler pek çok özelliğe sahip olsalar da kendi sınırlarını koruyamadıklarından hayatları boyunca acı çekerler.
Bugün empatinin sadece insanlar arasında iletilen duygulardan ziyade beyinde bazı hücreleri harekete geçirdiği ve harekete geçen hücreler sayesinde bir olayı görmek ile yaşamak arasında pek bir farkın olmadığı bulundu. Bugüne kadar belki de parapsikolojik gibi algıladığımız empati hücrelerimiz 1990’lı yıllarda keşfedilse de insanın insana en iyi geldiği nokta birbirini en iyi anlayabildiği anlardır. Empati hücrelerimiz ayna nöronlar bir sonraki yazımda…