Umut fakirin ekmeği mi? Yoksa umut hepimizin ekmeği kadar ihtiyaç duyduğu bir his ve hepimiz fakir miyiz? Bizim atasözlerimiz ne kadar da başka anlamlara çıkabiliyor değil mi? Şimdiye kadar ekmek bile alamayacak kadar fakir insanlara söylendiğini düşündüğüm bu sözün şu an fakir zengin herkese söylendiğini ve hepimizin umutsuz olduğumuzda fakir olduğumuzu çıkartıyorum. Ne olursa olsun her ne yaşanırsa yaşansın insan umudunu kaybettiği zaman her şey biter. Bir annenin çocuğuna dair umudu değil midir onu ayakta tutan? Uzun gecelere uykusuz kalarak dayanan, sonra da ilk söylenen düzeleceği umudu olan tarihlere odaklanırız hepimiz. Ya da büyüyeceği umudu ile olan tarihe odaklanırız. Okula başlayacağı, mezun olacağı, işe gireceği … hep tarihlere hep ileriye dair umudumuza tutuyoruz hayatta. Hatta biz öylesi insanlarız ki mutluluk için bile tarihler ya da hedefler belirleriz kendimize ve ancak o olunca mutlu olacağımızı düşünürüz. “Bir şunu alıyım, bir şu olsun da… “ hepimizin dillerine değil gönüllerine pelesenk olmuş sözlerden! Ama yine de bir şeye de bağlı olsa düzeleceğine, değişeceğine dair bir umut var ya.. İşte bu yok ise içinizde karamsarlık tohumları yeşermeye başlayacaktır.
Umut Nedir?
Karamsarlık kötü duyguları, kötü duygular kötü davranışları ve döngü olarak da çevreden de kötülükleri getirecektir. Kısacası siz karamsar iseniz her şeyin kötü gitmesi gayet normaldir. Ayağa kalkacak olan başkaları değil sizsiniz. Umut dışardan da verilebilen bir şey değildir. 2 kilo umut ver abi ya da size umut yazıyorum her gün bir doz diye bir şey ben hiç duymadım. İnsan kendi umudunu kendi yeşertir. He farkında olmadığınız ve hakim olamadığınız düşünceler sizi karamsarlığa itebilir ama farkına varıp dur demek ve umuda yönelmek yine sizin elinizde. Yapacağımızı yaptıktan sonra da şüphesiz teslimiyet gerek. Yoksa işin içinden çıkamayız inanın. Bitmiş bir işi hele ki hiçbir müdahale alanımız olmayan bir işin peşinden umut etmek de ahmaklığa girer. Biz bize düşen noktada müdahil olup ve çevremize yaydığımız umut ile birlikte o yolun ışığı olabiliriz. Düşünsenize karamsar bir topluluk, umut saçan biri geliyor aranıza. Işık gibi parlamaz mı birden? İlk kimi yakar bu ışık? İçinde bir nebze de olsa umut kırıntısı olanı… Onu bir yakaladı mı çorap söküğü gibi gelebilir her şey. Amaaa onu bir kaybetti mi o parıldayan ışıkta söner de birden ve karanlığa mahkum oluruz gitgide. İşte size en kötü senaryo! Umudunuzu kaybederseniz kaybolup gidersiniz. Umudunuzu kaybederseniz yaşayamazsınız, umudunuzu kaybederseniz değil mutluluk üzüntü bile hissedemezsiniz. İnsanoğlunun var olduğu duygulardan da yoksun ne için olduğu belli olmayan bir hayat bu işte. Yemek yemeye de gerek yok çünkü sağlıklı yaşamaya dair de umut yok ki. Umut yok ise elbet hasta olup öleceksin. O zaman sağlıklı yaşamaya ne gerek var? Nasıl da kısır bir döngü. Korkuyor musun ölümden ondan mıdır acaba çaban? Hmmm o zaman ölmek istemiyorsan öylesine de yaşama! Kalkıp bir bakın etrafına! Neler oluyor ve sen bu işlerin neresindesin? Seninle ben ne kadar eşitiz de senin fikrin ne kadar kıymetli? Farkettiysen lütfen kendine çeki düzen ver ve öğrenmeye başla! Ne, neden, kim için yapılıyor! Sorgula, hareket geç!
Umut Etmezsen…
Artık unu eleyen sevgili teyzelerim ya da ununu elemeden de kendini elemiş hisseden sevgili arkadaşlarım, o un hiçbir zaman bitmeyecek bilin ki! Kalkıp bir dışarıya bakmak gerek neler oluyor ve ben ne yapabilirim? Ben bu noktada ne kadar kıymetliyim diye! Biri dedi diye değil sen kendi fikrin ile ortaya çıkmalısın çünkü varoluş sebebin bu! Tamam mı? Varoluşunu gerçekleştirmek için daima umuda ihtiyacın var. Varolduğunu hissedebilmek, kendini tamamlayabilmek, bu yaşamı kendine ve çevrene huzurlu kılmak için en önemli ekmeğin umut! Kim alırsa alsın elinden sen bırakmayacaksın! Sımsıkı tutunup onunla yatacak onunla kalkacaksın!