Bu aralar biraz sorgulamalı, kendine dönmeli yazılarım. Anneliğin en güzel tarafında aslında belki de. Size her zaman dediğim gibi kendiniz olamazsanız, kendinizi bulamazsanız anneliğin en zor yüzünü göreceksiniz. Ama bir kendinizi bulursanız anneliğin de hayatın da en güzel tarafını görüp doyasıya yaşayacaksınız. Peki nedir kendini bulmak ve bu yazının bana ne yararı olacak?

Sıkı durun söylüyorum. Bu yazıyı okursan kaybettiğin kendini bulduğun gibi çocuğuna da kendi olmayı öğretecek ve yaşatacaksın. Onun yolundaki senin görevin ne bunu bileceksin! Sen bu yaşama neden geldin bir kez daha sorgulayacak ve içindeki amacı keşfetmek için belkide bugün harekete geçeceksin!

Hayatının Ne Kadarı “Sen”sin?

İnsanın doğumu ile ölümü arası iki nokta arasındaki ince çizgi gibidir. Biri başlangıç biri sonlanma çizgisi olan bu kısa ve ince çizgiyi neler ile doldurduğundur önemli olan. Bir de başlangıç noktasından ne kadar şaşmadığıdır. İşte asıl olan noktada budur ki o çizgi başlangıç eğrisinden pek şaşmadan ilerlemelidir. Ve yine ne yazıktır ki o çizgi hepimizin daha başlarından şaşmış, rayından çıkmış ve hiçbir doğru çizgi olamamıştır. Bir çocuk düşünün resime inanılmaz yetenekli bir şekilde doğuyor. Ama matematiğe yönelik yeteneği yok, olmuyor ilerlemiyor. Daha ilk diş buğdayında çocuğun önüne konulan ve mesleğini seçtiği düşünülen şeylerde de çocuk fırçaları seçiyor! Seçiyor da uygulayabilir mi? Ne mümkün!!! Hırslı bir anne olmayacak olandan oldurmaya çalışıyor. Diş buğdayını yapıp ona inanan kendisi ama istediği olmayınca hurafe olduğunu iddia eden de kendisi. İnanmıyor, yok sayıyor. Çocuk sabah, akşam matematikle uğraşıyor. Anlaması, içselleştirmesi önemli değil ki zaten zevk almadığı için bunların da pek imkanı da yok. Başarı tek kriter! Durmadan çalışıyor çocuk normal üstü bir çabayla. Yeteneği olanın bir kere de yapacağını çocuk on kere de yapıyor ama yapıyor. Çünkü yapmak zorunda, annesi öyle istiyor. O hayatta en çok bağlı olduğu ve hayatı ondan öğrendiği biricik tutunduğu dal olan annesinin onayını almak buradan geçiyor. Sonuç itibariyle resim yaparak para kazanmanın mümkün olmadığını düşünen aile sayesinde çocuk bir mühendis oluyor. Başarılı mı eh işte. Sevmeden yaptığı ama teknik bilgilerin ezberi ile ortaya yapması gerektiği kadar bir işi çıkarıyor. Hayat çizgisinde ilerlerken içindeki mutsuzluğun farkında ama devam etmek zorunda.

Peki yaşam boş mu duruyor? Asla! Senin içindekine uygun bir şeyler mutlaka karşına çıkıyor. Tesadüfler, rastlantılar ya da adı her ne ise gelip sürekli seni zorlayacak, sürekli o içindeki isteği doyurmak için sergilere gidecek, tabloların karşısında saatlerini geçireceksin. Örneğim resimden çıktı ancak belki de aşçı olmayı istiyordun kim bilir? Hayatın boş durmaması ile birlikte karşına çıkan her durum içindeki özleme dokunacak ve o ince yaranı bir kez daha sızlatacak. Eğer görebilmeyi seçersen karşına çıkan bu şanslardan birini değerlendirebilir olacaksın, ve yaşam çizginin sonlarında da olsa çizginin üzerine geri gelecek içindeki isteklerini yerine getireceksin. Kimimiz buna şans diyeceğiz ama ne yazık ki hayatta şans ya da tesadüfler pek doğru değildir. Biz mucizelere inanmayı seçsek de mucize de biziz şans da. O zaman herkes önüne çıkanları değerlendirebildiği ölçüde şanslı oluyor.

Benim hiç karşıma çıkmıyor diyen gözleri kör demektir. Zaten hayat sizi bir yerden sınava çekiyorsa orada size anlatmak istediği elbet bir şey vardır. Bir de bu gözle bakarsanız hem hayat sınavlarınız daha kolay geçecektir hem de hayallerinize bir adım yaklaşmak daha kolay olacaktır.