‘Duygusal yorgunluk’ hemen hemen hepimizin hayatının belli dönemlerinde yaşadığı ve  belki de farkında olmadığı,birçok psikolojik hastalıklara zemin hazılayan bir psikolojik  sorundur. Biz birikmiş duygusal sorunların taşınmakta zorlanır hale gelmesine “duygusal yorgunluk” diyoruz.

Bazen yaşadığımız duygusal sorunları çözmek yerine o sorunları yok sayar ve zihnimizde bastırırız. Bastırdığımız bu duygular zamanla zihnimizde ağırlık yapar ve zihnimiz bu yükü taşıyamaz hale gelir. İşte tam bu nokta da ‘duygusal yorgunluk’ dediğimiz psikolojik sorunla karşı karşıya kalır ve bir çok semptom yaşamaya başlarız.

Duygular akıl ve bilgiden daha çok kullanıldığından ve hayatımızın, benliğimizin büyük bir bölümünü oluşturduğundan ‘duygusal yorgunluk’ yaşayan kişi sayısı gün geçtikçe artıyor.

 

 Ülkemizde duygularını yönetemeyen ve duyguları tarafından yönetilen insan sayısı oldukca fazladır. İşin önemli bir boyutuda duyguların sorunların olduğundan daha ağır yaşanmasına yol açması ve sorunların çözümünde pek te aktif bir katkısının olmamasıdır. İnsanımız meselelerin üstesinden üzülerek gelebileceğini sanır. Fakat üzülmek bir insanın sorun karşısında verebileceği en pasif, en yıpratıcı ve en işe yaramaz tepkidir. Doğru insan modeli sorun karşısında sonuç odaklı düşünen, ne yaparsam bunun üstesinden gelebilirim diyerek çıkış yolu bulmaya çalışan insan modelidir. Bu akılcı yaklaşım ile soruna yaklaşan ve duygularını sorunlu süreçte iyi yöneten insanımız son derece azdır.


DUYGUSAL YORGUNLUK YAŞADIĞIMI NASIL ANLAYABİLİRİM?

  • Kişide unutkanlık ve dikkatsizlik başlar. Söylenilenleri hatırlamada,sorumlulukları yerine getirmede ve çevresinde olan bitene dikkat etmekte zorlanır.

-Kişi daha duygusal  ve çevresine karşı daha duyarlı olur. Üzülmeye,depresif olmaya daha yatkındır. Belirli durumlara daha fazla tepki verme söz konusudur. Tabiri caizse pireyi deve yapmaya meyilli bir hale gelir.

-Fiziksel yorgunluk artar.

  • Duygusal yorgunluğa sahip biri 10 saat uyusa da kendisini yorgun ve halsiz hisseder.

  • Ümitsizlik hissine kapılmaya meyillidir.

  • Özgüven eksikliği yaşamaya başlar.

  • Çevresine hatta kendisine bile aşırı şüpheci davranmaya başlar.

  • Solunum güçlüğü,kabız,kalp çarpıntısı gibi fiziksel hastalıklar yaşamaya başlar.

 

 

 

 

DUYGULARINIZ SİZİ YÖNETMESİN;SİZ DUYGULARINIZI YÖNETİN!

Duyguların var olduğunu,hepsinin birer anlam içerdiğini ve ifade edilme hakkının olduğunu kabul edin. Eğer hislerinizi kabul ederseniz duygularınızı daha bilinçli düzeyde yönetebilirsiniz.Eğer duygularınızı kabul etmezseniz bu durum beyninizin içinde bir kaos yaratacaktır.

Ne hissettiğinizi iyi bilin. Duygularınızı doğru tanımlamak,onları nasıl yöneteceğiniz konusunda size ışık tutar. Sadece duyguları tanımlamak onlarla baş etmek için yeterli değildir. Bu yüzden harekete geçmeliyiz. Her duygu türünü bir kez yaşamak onu tanımlamamız için yeterlidir. Ancak aynı duyguyu birden fazla yaşamak o duyguyla nasıl mücadele edebileceğimizi ortaya koyar. Bu sayede o duygunun sebeplerini ve sonuçlarını kavrayabiliriz.

Duyguların kaynağını bilmekte duygu yönetimi için önemli bir adımdır. Üzüntünün,kızgınlığın,sevincin ya da mutluluğun hangi durumlarda ortaya çıktığını gözlemleyerek yaşadığımız duyguyu daha iyi anlayabilir,tanımlayabilir ve başa çıkabiliriz.



İLİŞKİLERDE DUYGUSAL YORGUNLUK

Duygusal yorgunluk daha çok iş hayatımızda karşımıza çıksa da, duygusal ilişkilerde de ortaya çıkabilecek bir sorundur. Kişiler ilişkiye başlarken büyük hayaller kurarak,özel ilişkilerinde aşklarının sonsuz süreceğine inanarak ve karşılarındaki kişiyi görmek istedikleri gibi görerek başlarlar. İlişkilerde karşılıklı beklenti söz konusudur. Zaman içinde duygular şekillenir ve başka türlü hal almaya başlarlar. Örneğin; ilişkiye aşka başlayan kişinin hisleri zamanla yerini sevgiye ve bağlılığa bırakır. Bunun bilincinde olmayan insanlarsa hayal kırıklığı yaşar ve o büyülü aşklarının yerini sevgiye bırakmasından korkar ve memnun olmazlar. Halbuki bir ilişki için en özel,ve en güzeli aşkın yerini daha sadakatli bir duyguya;sevgiye bırakmasıdır. Ancak çoğunlukla kişiler bunu bir kayıp olarak görürler.Bu bakış açısı da duygusal yorgunluk yaşamalarının başlıca nedenlerinden biri olur.

Kadın erkek ilişkileri duygusal yorgunluğu yaratan başlıca bir alandır. Çünkü kadın erkek ilişkileri karşılıklı duygular üzerinden kurulur ve bu duygular kimi zaman sorun üretmeye kimi zaman da duygusal yorgunluk yaratmaya yatkındır.

İlişkilerde düşülen en büyük yanlışsa karşımızdaki insanda kendimizi arıyor olmamız. Kişi bu sırada kendisini öyle bir kaptırıyor ki karşısındakininde bir insan olduğunu ve ayrı bir karakterinin olabileceğini unutuyor. Bu şartlarda sağlıklı ilişkiler kurulamıyor,yönetilemiyor ve mutlu olunamıyor. Bu da insanda duygusal yorgunluk oluşturuyor. Aslında ilişkinin amacı karşımızdaki kişi ile ortak dili bulabilmek,konuşabilmek ve paylaşabilmektir. Aksi halde ilişki insanı değiştirir ve kişi farklı bir karaktere bürünür. Ancak günümüzde çoğu insan bunu başaramamakta,karşısındaki insanın alanını daraltarak kendi alanını genişletme çabasına bürünüp duygularını ölçüsüzce yaşamakta. Bu durumun sonucundaysa bilinçsiz ve sağlıksız bir ilişki türü doğuyor. Kaldı ki hiçbir ilişki karı-koca ilişkisi dahil bir insanın öteki insanı köleleştirmesi olarak kullanılamaz.

Ayrıca az düşünüp yoğun hissetmek,çok çabuk sevinip çok çabuk üzülmek gibi eksik bir yanımız var. Bu durumsa aklın yeterince kullanılmamasına ve yaşamın mantık üzerinden yürüyememesine yol açıyor. Yol ve yöntemin yanlış olmasıysa yaşam biçiminin de yanlış olmasına yol açıyor. Yanlışla yol almaksa doğrudan uzaklaşmamıza sebep oluyor. Nihayetinde bu duygusallık sürdüğü sürece ilişkiler daha yorucu yaşanıyor,yaşam yanlış bir algıyla yürütülüyor ve sorun çözme beceremiz zamanla köreliyor. Tüm bunların sonucunda da bir çok insanımız ölçü koyamadığı duyguları yüzünden duygusal yorgunluğa maruz kalıyor ve başarısız ilişkiler yazıyor.

 


İŞ HAYATINDA DUYGUSAL YORGUNLUK   
Özellikle hizmet sektöründe çalışan insanlarda daha çok görünür. Sebebiyse kişilerde aşırı iş yükünün olması,mesleği ile ilgili büyük hayaller kurarak imkansızı gerçeklşetirme isteği ve bununla ilgili yaşanan hayal kırıklıkları,zaman yönetiminde zorluk ve bu problemlerle ilgili aşırı endişeli olma durumu kişi de zamanla zihni yoran,meşgul eden ve çözülemeyen sorunlar haline gelir. Bu süreçte kişi kendisine ve çevresine olan inancını yitirir.Umutsuzluğa düşer ve hiçbir şey başaramayacağına inanmaya başlar. Kendi dünyasına çekilmeyi tercih eder ve yaptığı hiçbir faaliyetten zevk alamaz.

 

NASIL BAŞA ÇIKILIR?
1) Kendinize zaman ayırın: Canınızın yapma istediği herhangi bir şey için kendinize zaman ayırın. Bir süreliğine de olsa endişelerinizden,korku ve kaygılarınızdan arının;yaşadığınız ana ve yaptığınız faaliyet odaklanın. Meditasyon bunun için güzel bir öneri olabilir çünkü meditasyon kişinin zihnini ve duygularını kontrol etmesine yardımcı olur. Kendini daha iyi tanımaya ve farkındalık yaratmaya katkı sağlar.

 

2) Zihninizi tek bir şeye odaklayın: Aynı anda birden fazla şeyle meşgul olmayı bırakın. Örneğin;eğer çalışıyorsanız telefonunuzdaki bildirimleri kapatın ve sadece çalıştığınız şeye odaklanın. Birden fazla şeye odaklanarak hem duygularınızı hem de zihninizi yormuş oluyorsunuz.


3) Kendinizi iyi tanıyın: Güçlü ve zayıf yönlerinizi bilin. Yapabileceklerinizi ve yapamayacaklarınızı iyi ayırt edin. Bu sayede kendinize ve hayata karşı daha gerçekçi olur,daha gerçekçi tercihler yaparak kaygınızı azaltmış mutluluğunuzu arttırmış olursunuz.