Modern hayata hızla giriş yaptığımız dönemden itibaren başladı sadakatsizlikler. İnsanoğlu malum doyumsuz yaratılmış, şeytan her an el ense… Hele bir de üstüne o şeytan telefon ile birlikte elimize, cebimize girdikten sonra aldatılamayan kişi neredeyse yok denecek konuma geldi.

Artık bakıyoruz Dünya’da en güzel, en müthiş kadınlar bile aldatılıyor. Sevmenin, güzelliğin, iyiliğin hiçbir önemi yok. Bir erkeğe ne kadar iyi hissettirdiğinin de önemi yok, ne kadar müthiş göründüğünün de… Keza aynı şekilde bir kadına da hissettirdiğin aynı, kadınların da aldatma oranları hiç az değil çünkü. Hep bahaneler bahaneler… Ne dendiğinin hiç önemi yok, ne yazık ki artık ulaşmak çok kolay, doyumsuz olan varlık olan insanoğlu da bu konuya ne yazık ki çok yatkın. Herşey oldu bittiye geliyor ve kurulmaya çalışılmış aile yapılarından çatırdama sesleri duyuluyor. Ancak ispat gerek, hisler yetmez. İşte o zaman aranmaya başlanıyor dedektifler. Hangi şehirdeysen yaz hemen senin bu durumda olmana büyük katkısı olan telefonuna ‘istanbul dedektif, ankara dedektif ‘ . Çok kolay bulursun, bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Ailenden ayrı kalarak zamanını sattığın işyerinden kazandığın paraları da ödersin, hislerini ispat için aradığın delilleri de. Artık hepsi bir tuş uzaklığında!

Ama ben sana başka bir şey sormak istiyorum. Kaldırabilecek misin tüm olanları? Gördüklerini, yaptıklarını ve sana yapılanları? ‘Ne yapıyorum ki ben asıl bana yapıldı yapılanlar’ diyorsun içinden biliyorum. Doğru sana yapılanlar var elbet ama sen içinde büyüttüğün kin, nefret duygularını besleyerek ve belki de bir yandan korku dolu anlar ile bekliyorsun dedektiften gelecekleri. Sonra geliyor belgeler ve sen sallaya sallaya göstererek ayrılığın delillerini çarpıyorsun karşı tarafın yüzüne. Kendi içine su serpiliyor mu o anda? Nefret ile büyütüp beslediğin ve ne yazık ki bu yaşadıkların ile daha da büyüyüp serpilecek olan bitkin meyve vermeye başlayacak. Canın daha çok acıyacak ve kendini bu nefrete hapsetmiş olacaksın. Sevgi ile başladığın bu ilişkiden nefret ve kin ile ayrılacaksın. Ve sen durmadan onu düşüneceksin de hatayı yapmış olan belki de aklına bile getirmeyecek ‘ beni buna mecbur bıraktı’ diyerek çıkacak işin içinden. Sen sevip ayakta tutmak için uğraştığın yıllar kadar bir de unutmak için vereceksin. Kendi huzurun için nefreti, deliller için tutulmuş dedektifleri, içinde ‘kim o bana tercih edilen kişi’ merakını bir kenara bıraksan…

Çünkü deliller ile öğrensen ne öğrenmesen ne. Sen hissediyorsan kendi içinde yanındakinin ilgisizliğini, başkasında olan kalbini, zihnini… Delil olsa ne olmasa ne? Giden gitmiş bir kere gittiği yere, ne deliller getirir onu sana ne içinde büyüttüğün nefretin. Ne hakettiğini düşünmen sana kar ne de affedemeyeceklerin… En büyük kar sensin bu hayatta, bir de yaşarken aldığın dersler. Evet haklısın kimse bu yaşanılanları haketmiyor, Dünya’nın da adaletsizliği hep seni buluyor. İşte biz de bunlara tecrübe diyoruz. Ne ders aldın bu durumdan? Bir daha kimseye güvenmemeyi, yoksa bu ilişkide yaptığın hataları bir daha yapmamayı mı? Sevmemeyi deme sakın, dayanamazsın. Ama nefret etmeyi de deme sakın. İçinde tutamazsın. Zehir etme yaşadığın ve yaşayacak olduğun günleri. 10 yılını vermişsin sevgisine, 10 yılını da nefretine. E geriye ne kaldı ömürden? O nedenle bırak şimdi dedektif araştırmayı, harcayacaklarını koy cebine sen de yaşa hayatını. Ömür dediğin bir gün o da