1.Sözleriniz ile davranışı eleştirin, çocuğu değil!
Buradaki asıl amaç çocuğu doğru davranışa yönlendirmek, yanlış davranışı ise reddetmektir. O
nedenle sözleriniz ile çocuğun hayatındaki en önemli hissi olan değer hissini zedelemeyin.
Suçlamayın, bağırmayın, kırmayın. Ancak davranışa dair sözler ile konuşun. Örneğin sizi telefonda iken rahatsız eden çocuğunuza ‘’iki dakika sus, ne istiyorsun benden Allah’ın cezası!’’ yerine, ‘’iki
dakika sonra telefonu kapatacağım, söyleyeceklerini o zaman dinleyebilirim’’ demeniz kırmadan
istediğinizi yaptırmanız anlamına gelir.
2.Sınırlarınızda net, kesin ve kararlı olun.
Sınır koyduğunuz konuda çocuğun zihninde anlaşılabilir olun. Ne yapmasını istediğiniz bilsin,
beklentilerinizi anlasın ve bu beklentide ne kadar kararlı olduğunuzdan da emin olsun. Tam olarak
cümle içinde neyi, ne zaman ve ne şekilde yapılması gerektiğini anlatın. Buradaki en önemli detay ne
kadar az konuşursanız o kadar anlaşılabilir olacağınızdır. ‘’çok fazla çikolata yememelisin’’ yerine,
‘’günde sadece bir adet çikolata yiyebilirsin’’ daha uygun olur.
3.Sınırları koyarken normal ses tonu ve normal beden dilinizi kullanın.
Sınır koymanız değişik bir durum olmadığından bu süreçte abartılı ses tonuna ya da hareketlere
ihtiyacınız yoktur. Sakin ve net bir ses tonu ile yapılmayacağını söylemeniz yeterlidir. Bunun yanında
çocuğun itirazlarına gözleriniz ile cevap vermek ya da umursamazca tavırlar yapmak uygulamayı
zorlaştırır. Israrlar karşısında bir defa daha aynı açıklamayı kısaca yapıp sonrasında sakinleşmek üzere
ayrı kalmanız daha uygun olacaktır. Bedeniniz ile yaptığınız her davranış esnasında çocuk ile
anlaşılmaz bir güç savaşına girmiş olursunuz ve ne yazık ki bu savaşın kazananı olmadığı gibi, vermeye
çalıştığınız değer duygusunu da zedelemiş olursunuz.
4.Sınırlarınızın sonuçları belirli olsun.
Çocuk sizin beklentinizi yapmadığında kaybedeceği şeyin ne olduğunu bilsin. Bu tehdit ile yaptırım
değildir. Sadece sınırlarınızda ne kadar ciddi olduğunuzu ve bunun bozulamayacağını, bozulursa neler
yaşanacağını bilmelidir. Örneğin ‘’televizyonun sesini kıs’’ dediğiniz halde kısmıyorsa, tekrar uyarıda
‘’televizyonun sesini kısmazsan kapatacağım’’ demeniz ve çocuğun bu sözler karşısında hala
kısmaması durumu mevcut ise kalkıp o televizyonu kapatmanız gereklidir. Toplu yaşamda özgürlük
alanlarımızın sınırlı olduğunu bilmesi işte tam olarak bu davranışlarınız ile gerçekleşir.
5.Davranışlar mutlaka sözlerinizi desteklemeli!
Beden dilinin normal iletişimde dahi %60 etkili oluyor oluşu sonucunda sınır belirlemede ne kadar
önemli olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle çocuğa koyduğunuz ya da koymak istediğiniz her
sınırı davranışınız ile destekliyor olmanız gerekir. Az önceki örnekte televizyonu ikinci uyarıdan sonra
kapatmıyor olsaydınız çocuğun sizi bir daha ciddiye alması zorlaşacaktı.
6.Çocuğunuzun sınırları anlayıp anlamadığını kontrol edin.
Koyduğunuz sınırları çocuğunuza açıkladığınızda anladığından emin olun. Söyledikleriniz onu mutlu
etmeyeceği için başını çevirerek sizi dinliyor olabilir, gözlerinizin içine bakmasını sağlayın. Kızgınlık ya
da öfke ile değil, sakinlikle sizi anladığından emin olun. ‘’Ne söylediğimi anladın mı kızım?’’ gibi
cümleler ile teyidinizi kesinleştirin. Örneğin televizyon izlerken koyduğunuz bir kuralda sizi duymuyor
ise televizyonu kapatıp önüne geçerek ‘’son beş dakika’’ diyebilir tekrar açıp dışarı çıkabilirsiniz.Ters
tepkiler alabilirsiniz, bağırabilirler ki çok normaldir, Konfor alanından onu çıkardınız ve şu an zorlu bir
alana sokuyorsunuz. Ancak onun daha iyi bir birey olması buna bağlı ise burada ebeveyn olanın da siz
olduğunuzu unutmayın.
- Küçük çocuklarda sınır koymada somut göstergeler kullanın.
Küçük çocuklarda 5 dk ya da az zaman gibi kavramlar yerine somut göstergeler kullanın. Örneğin
‘’saatin büyük kısmı 12 ye gelince yatma saati’’ gibi. Ya da ‘’son 5 kere daha sallanabilirsin,
parmaklarımı açıyorum kapatınca eve gideceğiz’’ gibi. Çocuklar bu yöntem ile daha ne kadar ne
yapabileceklerini bilir ve ona göre davranırlar. İlk başta o parmakları tekrar tekrar açtırmaya
çalışacaklardır elbet ama kararlılığınız ne o saatin geçmesine ne de o parmakların tekrar açılmasına
izin verir.
- Dikkatini dağıtırken sınırınızın çerçevesinde çocuğu yönlendirin.
Siz kuralı koyduğunuzda çocuk sizin ile pazarlık yapacak ya da karşı çıkacaktır. Ancak burada
karşınızdakinin çocuk olduğunu bilerek onu yönlendirmeniz mümkündür. Örneğin yatmak istemedi,
‘’evet, evet biraz daha oyuuun tamaaaam şimdi bak ben sana bir tavşanı anlatıyııım’’ diyerek yine
sizin dediğinize yani yatağa çocuğu getirin. Dikkatini dağıtın ama sınırınızı bozdurmayın. Yetişkinlerin
hayatında bazen ‘’nasıl da yaptırdı bunu bana’’ dedirten kişilerden olun. Belki büyüklerde zor ama
küçükler de bu durum çok kolaydır. Aniden çıkan bir kedi, ortaya çıkan farenin peyniri kemirmesinin
büyük şokunun hikayesi hepsi işe yarar.
- Konuşma tarzınıza dikkat edin.
Sınırlarınızı koyarken aşkım, canım, birtanem sözcükleri çocuklarınıza söylemeyin. Çocuğum kim
olduğu sizin kim olduğunuz net olarak belirlidir. O nedenle sizin bir büyük olarak saygı görmeniz için
durduğunuz yeri korumanız gerekir. ‘’Evladım, çocuğum, kızım’’ kelimeleri sizin otoritenizi korur.
Sınırın sonlandığı noktada hala zorlama var ise ‘’konu kapanmıştır’’ sihirli sözcüklerini kullanın.
- Kum saati tekniği
Çocuğunuz ile bir sınır konusunda uzlaşamadığınızda kendinize sakinleşmek için bir süre isteyin ve bu
süreyi çocuğunuza da verin. Evinizi bunu sembolize eden bir kum saatinin bulunması işe yarayacaktır.
O sürede ayrı odalarda bulunmanız ikinizi de sakinleştirecek ve doğru düşünmeye sevk edecektir. Yine
de sakinleşme sürenizin sonunda ‘’Konuşmaya hazır mısın?’’ diyerek hem kendinizi hem çocuğunuzu
kontrol ederek konuya başlamanız faydalı olacaktır.