Ben çocukluk sorunlarının hepsini düşününce insanın bir dönüp kendine bakmasını uygun buluyorum. Kim kime neyini veriyor şu devirde Allah aşkına? Günahımı bile vermem sözünü edecek kadar hınç ile doluyoruz bazen.
Siz ne kadar vericisiniz gerçekten? Karşılık görmeden, maddi ya da manevi bir şey beklemeden kime bir şey verdiniz en son? Bu soruyu sorguladığımda “evde pişenin kalanını komşuma veririm” dedi bir anne. Çünkü olayın öncesinde de “eşim ikinci gün asla aynı yemeği yemez, çok zorlanıyorum” demişti. Yani evde yemek bitsin diye veriyordu, e bunun yanında ikincil kazanç olarak ilgi ve takdir de görüyordu komşusundan daha ne olsun? Şimdi bu çıkarsız yapılan bir iyilik mi acaba bir daha dönüp bakmak lazım. Vermeyebilirdi de tabiki ama o kendi çıkarları için vermeyi seçti. Daha az yapabilirdi, sevgi arayışını başka şekilde destekleyebilirdi ancak o bu yolu seçti. Kısacası paylaştım ve karşılıksız verdim dediğinde bile bir çıkar ilişkisi içindeydi. Hatta anne çocuk ilişkisinde bile duygusal bir karşılık ile çocuklar sorumlu tutulmazlar mı? En yalın en saf sevgi dediğimiz sevgide bile bir çıkar ararız, e insanoğluyuz olacak o kadar. Ama biz bu haldeyken ve ne yazık ki bir çoğumuz dizlerimize kadar batmışken verememe mevzusuna çocuklara kızmayalım. Aslında baktığınızda konuşabilir bir yetişkin olsa kızamazsınız da zaten. Paylaşımı öğretiyorum bahanesi ile kızarak öğrenmez çocuk paylaşımı. Kendimize bakıpta biraz öfkemiz dindiyse bu konuya neden paylaşmazlar okuyalım haydi.
Çocuğum kavgacı mı ?
Çocuklar bir çok yazımda bahsettiğim gibi sadece olanı görür ve düşünürler. Onlar için elindeki oyuncağın alınması ile ilgili şu düşünce belirir “oyuncağımı alacak, evine götürecek ve ben bana ait olan bu şeyden mahrum kalıcam”. Şimdi bu düşünce ile sizin saatinizi aldıklarını düşünün. Ödünç kavramını zaten bilmiyorsunuz birde üstüne hayatta başka bir saatiniz yok, o sizin için gerçekten çok kıymetli. Hep istemez miyiz çocukların oyuncaklarına değer vermesini? Veriyor işte, versin de zaten. Çünkü bir insan eşyaya nasıl davranıyor ise insana da öyle davranır. Koltuğa hop diye oturuyor ise kırıp döker bilerek ya da bilmeyerek insanları. Ama nazikçe masanın üstüne koyuyor ise çatal bıçağı ince ince düşünür o insan sizi. O zaman hayatında sahip olduğu ve oyun oynayarak bağlandığı bir nesneye değer veren bir çocuk bir de gideceğini sanarsa vermemesi gayet normal karşılanabilir. Orda zorlama yapmak ya da yeni moda “o onun kararı diğeri ağlasın” fikrinden çıkarak “oyuncağına sadece bakmak istedi, biraz verelim mi çok merak etmiş, biz de onun oyuncaklarına bakmak istiyoruz değil mi?” diyerek hem empati kurmasını sağlarsınız hem de o oyuncağın geri geleceğini sadece merak olduğunu belirtirsiniz.
Çocukların eşya paylaşımlarında bir diğer nokta da örnek model almasıdır. Model olarak birini belirleyebilirseniz bir çizgi film karakteri ya da bağ kurduğu bir arkadaşı ile olan olayları hatırlatarak süreci olumlu yönetebilirsiniz. Yok hayır olmuyor, her şekilde vermiyor ise son çare dikkat dağıtmak olabilir. Bir anda uydurulan kediler ve köpekler hikayesi her iki çocuğun da ilgisini çekecek ve birden size karşı birlik olup hikayenin içinde kaybolacaklardır.
Paylaşmamak çocukluğun bir döneminin karakteristik özelliğidir. 2 yaşında bir çocuğun oyuncak paylaşımını bilmez paylaşımı da. Ancak çocuk 4 yaşında ise evet bu süreç daha gelişebilir olmalı ve birlik olma duygusunu çocuğa kazandırmalısınız.